a

11 Mayıs 2011 Çarşamba

baslık


bu siktigiminin fotografının ortada durması lazım.

Yıldo

Yıldo lakaplı medyatik insan Ahmet Yıldırım Benayyat'ın eski bir sporcu olduğu artık yaygın olarak bilinen bir şey sanırım. Değilse de, henüz bilmeyen varsa da kendisinin Galatasaray'ın eski futbolcularından biri olduğunu söyleyelim. Evet o ilginç kahkahalarıyla tanınan kırmızımsı suratlı beyaz saçlı Yıldo'dan bahsediyoruz. Aynı zamanda futbola birkaç sene ara verip Voleybol denemişliği de var, o da not olsun.

Benim aklıma takılan şudur, yıllardır hem Galatasaray'a özel hem de ülke genelinde onlarca "şöhretler karması" adında takımlar maç yapıyor. En son olduğu gibi şöhretler karması ile Formula 1 pilotları oynuyor ya da Galatasaraylı eski oyuncular 100. yıl maçında olduğu gibi iki takım halinde oynayabiliyor. Örnekler bol yani...

Hafızamı zorluyorum ama onlarca, yüzlerce oyuncunun oynadığı bu tip maçlarda bir kere bile Yıldo'ya denk gelmedim ben, en azından Galatasaraylı eski oyuncuların oynadığı maçlarda hiç yer almadı diye hatırlıyorum. Amaç renkli, medyatik, ünlü kişilikleri toplamak ve eğlencesine bir maç yapmaksa Yıldo neden hiç yer almadı acaba bu tip maçlarda?

Evet... Gece 02.00'de bunu kafaya takıp meraklandım ve ciddiyim ben. Neden yok Yıldo?

not defteri

  • Hep daha sık yazacağım diye söz verdiğim ama ihmal etmekten de hiç geri kalmadığım Not Defteri'nden bir kez daha merhaba. Sıklaştırma sözü vermiyorum, verince ihmal ediyorum işte, bir de böyle deneyelim. İhmal edebilirim diye belirteyim, belki bu kez de sıklaşır.
  • Totem gibi oldu. Hiç de sevmediğim şeyler ota boka totem yapmak.
  • "Totemlik bi' durum yok abi" diye karikatürü vardı Umut'un ama şimdi bulamadım.
  • Kitap okuma ışığı denen ve sayfanın üstüne konan o sayfa boyutundaki ilginç şeyden aldım. Benim gibi, yatağa uzanmışken kitap okumaya başlayıp işi bitince ışığı kapatmak için tekrar kalkmak isterken canından can giden üşengeçler için yeryüzünün en kritik icatlarından biri.
  • Şunu belirteyim, aklımdayken, "NET Limitsiz" denen tarife var ya. Hah. Durun şimdi. Santralinizi arayın sorun, hattınızın ADSL2+ ve 16 Mbit hızı destekleyip desteklemediğini iyice öğrenin. "16 Mbit'e kadar limitsiz" isimli tarifeye geçin. 8'e kadar limitsiz olana 55 TL verirken buna 59 TL vereceksiniz. Benim hızım 8'lik pakette en fazla 6.5 Mbit oluyordu, şimdi bununla 12-13 Mbit arası gidip geliyor. 4 TL'lik fark hızınızı ikiye katlıyor, asla kaçmamalı bu fırsat. Taahhüt olması da fark etmiyor, üst pakete geçtiğiniz için taahhütten çıkmıyorsunuz.
  • Sonra tabii şöyle bir ihtiyaç doğuyor: Yeni bir harici disk. (burada random gülme yapmam lazımdı da blogda da yapılmasın artık bu, suyu çıkmasın olayın)
  • Mayıs'ın 11'indeyiz ve İzmir hala serin, hala yataktan kalkınca üşüyorum, hala tişört ile gezemiyorum. Büyük problem.
  • İmkanım olsa minimum 35° sıcaklık olacak der kural koyarım, sabitlerim sıcaklığı. Mis gibi.
  • Bana sıcak koymuyor sonuçta, çok sıcak olması hiç problem değil. Marmaris'te 40° sıcaklıkta battaniye ile uyuyabilen bir insanım ben, gelmeyin üstüme. Sıcağı seviyorum ne yapayım.
  • Milletin "ılık" dediği sıcaklıklar benim için soğuk. Ve yine herkesin "serin" diye hafife aldığı havalar benim için dondurucu soğuk. Hep sıcak olsun.
  • Sıcak ve yaz demişken de Lipton Ice Tea sezonumu açtım. Günde en az bir litre gidiyor, hayırlısı...
  • Kampüste 17 Mayıs günü Redd konseri var, kaçmayacak tabii ki ama Redd'i Ogün Sanlısoy'un ardına alt grup gibi koyan zihniyete de buradan çeşitli küfürler hediye ediyorum. Redd'in yanında Ogün Sanlısoy da kim oluyor ki?!
  • Kampüs dediğim de Ege Üniversitesi oluyor bu arada. Neresi diye sorulmadan önce cevabı vermiş olayım kendim.

6 Eylül 2009 Pazar

Tarihi Nasıl Kaçırdık ? : Adana Demir - Livorno

Her şey şehir efsanesi gibi başlamıştı, Adana Demirspor Livorno'yu konuk edecekti ve biz de tarihi bir olaya tanıklık edecektik. Ne yazık ki şanslı olan 15.000 biletli seyirci dışında 70 Milyon nüfuslu ülkede bunu izleyebilen hiç kimse olmadı. Cuma günü bu ülkede tarihi bir maç oynandı ama futbolun her şeyiyle yankılandığı, her alanda konuşulduğu topraklarda bizim gibi futbolun peşinde bıkmadan usanmadan koşanların elinde hiç bir bilgi yok. Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik. Elimizde DHA'nın 4-5 dakikalık görüntüleri ve kendi yayın kuruluşlarındaki birbirinin kopyası haberleri, NTV Spor'un bir kaç haberi ve çekimiyle Anadolu'dan Futbol'un yazarı Hüseyin'in yazıları var bilgi olarak. Cuma gecesi Türk futbolu için nasıl tarihi ve unutulmaz bir gece olduysa Türk spor yayıncılığı için de aynı oranda tarihi ve utanç dolu bir gece oldu bizce.

Öncelikle DHA ve NTV'nin hakkını verelim, canlı yayın yapmamış olsalar bile ileride bahsedeceğimiz gibi siyasi yönü olan böyle bir müsabakadan bizi haberdar etmek için verdikleri çaba da önemliydi. Özellikle NTV'nin canlı bağlantıları ve Bağış Erten'in oraya gitmesi tatmin ediciydi. Yenilsen De Yensen De'yi sunarken konsept olarak bu maçı temel almaları da zaten işi önemsediklerini gösteriyor. DHA da elindeki görüntüleri diğer yayın organlarıyla paylaştı, kendine bağlı olan bir kaç gazetede haber yaptı bunu. Çaba harcayanların emeklerine ve çabalarına saygımız sonsuz elbette ancak futbol tarihimizde bir ilki yaşadığımız bu festival gibi olayla ilgili tüm verileri 10 dakikada izleyip-okuyup bitiriyoruz. Bu kadar kısa sürmemeliydi bir tarihe tanıklık etmek.

Şimdi Livorno'nun Türkiye'ye gelişinin belli olmasından sonra aşama aşama yaşanan olaylara ve bir tarihin gözümüzün önünden nasıl kaçıp gittiğine bakalım.

O olaya tam anlamıyla girmeden önce şuna değinelim : İlk paragrafın sonunca "bizce" diye kişisel bir ifade kullanmış olabiliriz ancak bunu açmak gerekir. Düşüncemiz bu olsa da kişisel olarak değil, ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor. Bu olay sadece Adana Demirsporlular'ı değil, en büyük rakipleri Adanasporlular'ı ve stada giremeyen tüm Adanalılar'ı, Anadolu'da futbolun peşinden koşan tüm tribün emekçilerini, karşılaşan iki ekibin ortak noktası olan solcuları ve solcuların da siyasi arenada en büyük rakibi olan sağcıları da ilgilendiriyor. Maça ilginin ne kadar fazla olduğunu anlamak için İzmir'den Yalı'nın, İstanbul'dan Çarşı'nın, Ankara'dan Alkaralar'ın ve çeşitli yerlerden bir çok taraftar grubu üyelerinin tribünde yer aldığını hatırlatalım. Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.

Artık yayın konusuna geçebiliriz tamamen. Bu maçın oynanacağı kesinleştiği zaman ilk olarak Adana Demirspor ve NTV Spor arasında ufak bir görüşme oluyor. Anlaşmaya varılamıyor ilk aşamada. Tabii bu 2 yönü var, Adana Demirspor ve NTV olarak ayrı ayrı bakmak gerekiyor. Aslında ikisi de farklı açılardan aynı yola çıkıyor ama açıklamalardaki ufak farklılıklar ilginç tezatlara da sebep oluyor. Öncelikle NTV'ye sorduğumuzda NTV tarafından canlı yayın konusunda bir niyet olduğu, görüşmenin yapıldığı ancak anlaşmanın sağlanamayıp sonuçsuz kaldığı söyleniyor. Bu gelişmelerin ardından Adana Demirspor başkanı aynı zamanda bir Adanasporlu da olan Güntekin Onay'ı arıyor ve bu maçın yayını konusunda bir ricada bulunuyor. Araya başkaları da sokuluyor ancak NTV ikinci aşamada pek de niyetli olmuyor yayın konusunda. Kısacası "bakarız" deniyor ve geçiştiriliyor olay. Detaylı görüşüp de anlaşılamama gibi bir durum yok ortada ama devamında da konuşulan bir şey yok. Öylece askıda kalıyor kulüp ile NTV arasındaki görüşme. Olumlu sonuç alınamamasındaki sebebin mali konular mı yoksa maçın siyasi durumu mu olduğu konusunda bir kanaate varamıyoruz yani. NTV'nin bu maçı kimseye kaptırmayacağını düşünürken yayın konusunda ciddi sayılabilecek bir gelişmenin olmayışı bile düşündürücü. Burada ilginç bir nokta da NTV'nin maçı yayınlamamasına rağmen bu işe en çok özen gösteren kanal olması ve diğer kuruluşların önünde yer alması, garip bir tezat oluşuyor bu açıdan bakınca.

TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor ?.. Herhangi bir girişimde bulunmayıp kendisini vekil seçen ili böyle mükafatlandırıyor. Devletin elindeki kanala bir milletvekili olarak açıp rica etse ve bu maç TRT3'ten yayınlansa herkes tatmin olurdu. Ancak milletvekili bunu yapmadı, TRT yönetimi de bu güzel girişime finansal olarak destek sağlamayınca canlı yayın konusundaki son umut da uçup gidiyor. Tüm bu olumsuz görüşmelerin ve sonuçsuz çabaların ardından TRT maçın siyasi yönünü sebep gösterip yayınlanmama gerekçesini böyle açıklıyor kulübe. Mali konuların önüne perde çekilip ana sebep buymuş gibi gösteriliyor bir bakıma. Gerçi ana sebep olduysa o daha da vahim ya neyse, siyaset olayına girmeyelim, bizim tek derdimiz futbol. Her fırsatta Anadolu takımlarının gelişmesini savunanların, kendi normal reytinglerini fazlasıyla aşacağı neredeyse garanti olan böyle bir tarihi organizasyonu bedavaya getirme çabalarını da Türk futbolundaki kısır döngünün cevabını arayanlar için verilmiş en güzel cevap olarak addediyoruz.

Kaçırdığımız tarihi fırsatın verdiği üzüntü ve buna bağlı hayal kırıklığının etkisiyle elimizin uzandığı her yere uzanmaya çalıştık bize göre medya ayıbı olan bu olayın detaylarını öğrenebilmek için. Bunca bilgiye ulaştıktan sonra üzerine daha fazla yorum yapmak, işin siyasal boyutlarına karışmak pek bizim işimiz değil. Yukarıdaki olaylar çerçevesinde kaçan fırsat konusunda herkes gibi bizim de düşüncelerimiz var fakat bizim aklımız fikrimiz futbol. Bu yüzden kimseyi yönlendirmeden ulaşabildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.

NOT : Bu yazı ile ilgili eleştirilerinizi ve itirazlarını violafranchi@gmail.com veya tanjuern@hotmail.com adresine iletmenizi rica ediyoruz. Destek olan ve şu an bu yazıyı okuduğunuz tüm blog sahiplerini destek olmalarına rağmen olası bir tatsız duruma karşı korumak için sorumluluğu fikrin oluşmasını sağlayan bu iki arkadaşımız üstleniyor.

NOT 2 : Yazı konusunda Blog İdman Yurdu ve Futbloglar gibi blogları toplayan oluşumların herhangi bir desteği yoktur. Tamamen kişisel olarak haberleşilerek böyle bir tepki düşünülmüştür.

NOT 3 : Yazı içerisinde de defalarca belirtildiği gibi amaç asla siyasi değildir, herkesin tek tepkisi bu tarihi ve eğlenceli maçı canlı canlı tüm detaylarıyla izleyememiş olmaktır.

28 Eylül 2008 Pazar

deneme


template deneme blogu..

  ©template deneme... Template by Dicas Blogger.

TOPO